Tedarik zinciri, hammaddenin çıkarılmasından nihai müşteriye teslimine kadar ürünlerin imalatı ve hizmetlerin yerine getirilmesi için gerekli olan yurt içi ve yurt dışındaki tüm adımları kapsayan ve bir şirketin kendi iş alanındaki faaliyetini veya doğrudan bir tedarikçinin faaliyetini veya ara tedarikçilerin faaliyetlerini içeren bir süreçtir. Yani ürün veya hizmetlerin, tedarikçiden üreticiye, üreticiden nakliyeye, bayilerden nihai kullanıcıya teslimatına kadar tüm süreçleri tedarik zinciri içerisinde değerlendirilir. Tedarik zinciri uyumu da, bir şirketin kendi operasyonlarında ve doğrudan veya dolaylı tedarikçilerinin süreç ve operasyonlarında kanunun aradığı şartların yerine getirilmesini ve hukuki güvence ve standartların sağlanmasını amaçlar. Zira böylece şirketler, tedarik zincirindeki aktörler nedeniyle oluşabilecek hukuki ve ticari riskleri yöneterek, idari para cezaları veya tazminatları bertaraf edebilmekte, kurumsal sürdürülebilirliğini sağlayabilmekte ve şirket itibarının zedelenmesini önlemektedir.
Avrupa Birliği: Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespitine İlişkin Yönerge Önerisi
Sürdürülebilirlik performansında küresel liderlerin bulunduğu Avrupa, dünyadaki regülasyonların da merkezi konumundadır. Avrupa Komisyonu tarafından 23.02.2022 tarihinde kabul edilen kurumsal sürdürülebilirlik durum tespiti konusundaki Yönerge önerisi ile küresel değer zincirleri boyunca sürdürülebilir ve sorumlu kurumsal davranış teşvik edilmektedir. Avrupa Komisyonu, şirketlerin sürdürülebilir bir ekonomi ve toplum inşa etmede kilit bir rol oynadığını belirtmekte ve uluslararası firmaların tedarik zincirlerinin bir parçası olan küçük ölçekli işletmelerin hem insan haklarına hem de çevreye olan zararlarının denetlenmesi gerekliliğini vurgulamaktadır. Öte yandan Avrupa Komisyonu, tüm Avrupa Birliği üye devletlerinde bulunan teşebbüsler bakımından bağlayıcı olacak bu regülasyonu henüz kesinleştirmemiş olmakla, üye devletler arasındaki Almanya’nın tedarik zinciri uyumu ve kurumsal sürdürülebilirlik konusundaki çalışmalarını tamamlandığını ve önümüzdeki dönem özellikle Almanya ile ticari ilişki içerisinde bulunan Türkiye’deki teşebbüslerin faaliyetlerini büyük ölçüde etkileyecek regülasyonlara imza attığını görmekteyiz.
Almanya: Tedarik Zincirlerinde Gerekli Özeni Gösterme Yükümlülüğü Kanunu
Almanya Federal Meclisi tarafından 11 Haziran 2021’de onaylanan ve 25 Haziran 2021 tarihinde de Federal Konsey tarafından kabul edilen “Tedarik Zincirlerinde Gerekli Özeni Gösterme Yükümlülüğü Kanunu” (LkSG) 16 Temmuz 2021 tarihinde Alman Federal Cumhurbaşkanının imzasını müteakip 22 Temmuz 2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Kanun, yasal şekli ne olursa olsun, merkezi idaresi, esas iş yeri ya da idari merkezi Almanya’da olan teşebbüsler için geçerli olup, yasanın yürürlüğe girme tarihi ise teşebbüslerin çalışan sayısına göre değişmektedir. Kanunun yürürlük tarihi, yurtdışında görevlendirilenler dahil olmak üzere 3000 ve daha fazla işçisi olan işletmeler için 1 Ocak 2023, 1000 ve daha fazla işçisi olan işletmeler için ise 1 Ocak 2024’tür.
Almanya Federal Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı tarafından 1 Ocak 2023 tarihi itibariyle bu yasa kapsamında yükümlülükleri doğacak olan şirket sayısı 900 olarak öngörülmekte, 1000 ve daha fazla işçisi olan işletme sayısı ise 4800 olarak belirtilmektedir.
Kanunda yer alan yükümlülüklere aykırılık halinde kanuna tabi şirketler hakkında 100,000 Euro’dan 800,000 Euro’ya kadar değişen para cezaları beklemektedir.
Bununla birlikte yıllık cirosu 400 milyon Euro ve fazla olan şirketlerin de ortalama yıllık cirolarının %2′ si oranında para cezasına çarptırılması öngörülmüştür.
Ayrıca şirketlerin kanunu ihlal etmeleri halinde üç yıllığına tedarik, inşaat veya hizmet alanlarında kamu ihalelerine katılmaktan men edilmesi gibi kısıtlayıcı cezalar da yer almaktadır.
Türkiye’deki İşletmeler İçin Neden Önemli?
Türkiye’deki farklı ölçekli pek çok şirket, AB merkezli ve Alman şirketlerin doğrudan ya da dolaylı tedarikçisi (ana tedarikçinin alt tedarikçisi) konumundadır. TUİK’in Nisan 2022 istatistik verilerine göre, Ocak-Nisan döneminde Türkiye’nin en çok ihracatta yaptığı ülke Almanya’dır. Yalnızca Ocak-Nisan döneminde 7 milyar 286 milyon dolar tutarında bir ihracat yapılmıştır. Bu yönüyle tedarikçi konumundaki Türk şirketler Türkiye’den AB’ye ve Almanya’ya yapılan ihracatın da itici gücünü oluşturmaktadır. Öte yandan Rusya- Ukrayna arasında devam eden ve önümüzdeki dönem bölgenin siyasi ve ekonomik konjonktürünü etkileyecek gerilimler, Türkiye’yi Avrupa Birliği’nin Orta Asya ve Asya rotasındaki tedarik zincirinin merkezine yerleştirmektedir.
Kanun Almanya’da yerleşik şirketlere uygulanacak ise de, açıkça bu şirketlerin başka ülkelerdeki tedarikçilerinin de yasaya uygun davranılması aramakta ve bu şirketlere bu yönde gerekli denetimleri yapma yükümlülüğü getirilmektedir. Bu nedenle Almanya’da bulunan bu şirketlerin Türkiye’de de faaliyet yürüten bağlı şirketleri veya tedarikçileri de kanun kapsamında yükümlülükler altına girmektedir.
Bu kanun ile ticarette sadece ekonomik boyut değil, aynı zamanda tedarikçinin, sosyal ve çevresel boyutu da dikkate alınacaktır. Bunlar şu şekildedir, insan hakları, çalışan hakları, eşit çalışma ilkeleri ve liyakat, çocukların çalıştırılmaması, adil ücret, her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması, zorla çalıştırmanın önüne geçilmesi, İş Sağlığı ve Güvenliğinin etkin uygulanması; çevre kirliliği, atıkların boşaltım sistemi, doğal kaynakların etkin ve zarar vermeden kullanılması, ulusal ve uluslararası düzeyde yasaklanmış kimyasalların kullanılmaması, üretimde cıva kullanılmaması, zararlı toprak değişiminin olmaması, su ve hava kirliliği yaratmaması, zararlı gürültü emisyonunun azaltılması, aşırı su tüketiminin önlenmesi.
Hangi Yükümlülükleri Getirmektedir?
Kanuna göre şirketler kendi tedarik zincirlerinde insan haklarına yönelik veya çevresel riskleri önlemek, en aza indirmek veya insan hakları ihlallerini veya çevresel yükümlülükleri sona erdirmek amacıyla, “özen yükümlülükleri” olarak tanımlanan şu gereklilikleri yerine getirmelidir.
- Bir risk yönetiminin tesis edilmesi,
- Şirket içi yetki alanının belirlenmesi,
- Düzenli risk analizinin uygulanması,
- Bir ilkesel bildirge sunulması,
- Kendi faaliyet alanında ve doğrudan tedarikçilere yönelik elverişli önleyici tedbirlerin sağlanması,
- İyileştirici tedbirlerin alınması,
- Bir şikâyet prosedürünün tesis edilmesi,
- Ara tedarikçiden kaynaklanan risklere ilişkin özen yükümlülüğünün uygulanması
- Belgelendirme ve rapor sunma.
Bu kapsamda şirketler, özen yükümlülüğünün yerine getirilmesi için elverişli ve etkin bir risk yönetimi tesis etmelidirler. Risk yönetimi, elverişli önlemler vasıtasıyla ilgili tüm iş aşamalarında seyirlerinde sağlanmalıdır.
Şirketin tedarik zinciri içerisinde bu risklere veya ihlallere neden olması veya katkıda bulunması durumunda, insan haklarına yönelik ve çevresel risklerin belirlenmesini ve en aza indirilmesini ve ayrıca insan hakları veya çevresel yükümlülük ihlallerinin önlenmesini, sona ermesini veya bunların oranının en aza indirilmesini mümkün kılan tedbirler etkili tedbirler olarak kabul edilir.
Risk yönetiminin bir parçası olarak şirket, kendi faaliyet alanından ve ayrıca doğrudan tedarikçilerinden kaynaklanan insan haklarına yönelik ve çevresel risklerin tespiti yasaya uygun bir risk analizi gerçekleştirmelidir. Şirket, doğrudan tedarikçi ilişkisini suiistimal edecek şekilde tasarladıysa veya doğrudan tedarikçiye ilişkin özen yükümlülüğünün gerekliliklerinden kaçınmak amacıyla kanunu dolanmışsa, ara tedarikçi doğrudan tedarikçi olarak kabul edilir.
Sonuç olarak,
22 Temmuz 2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan ve 3000 ve daha fazla işçisi olan işletmeler için 1 Ocak 2023 itibariyle yürürlüğe girecek olan “Tedarik Zincirlerinde Gerekli Özeni Gösterme Yükümlülüğü Kanunu” önümüzdeki günlerde Almanya’da bulunan şirketlerin bir şekilde tedarik zincirine dahil olan Türkiye’deki işletmeleri de yasanın getirdiği yükümlülüklere uymak konusunda bir uyum politikası hazırlayarak işlevli şekilde uygulamaya zorlayacaktır. Aksi takdirde en yakın zamanda Almanya ve Avrupa Birliği’nde bulunan diğer ülkeler ile ihracat ilişkisi içerisinde olan diğer ülke şirketlerinin, bu regülasyonlara uymamaları nedeniyle tedarik zincirlerinden çıkma olasılıkları yüksektir.
Tedarik Zincirlerinde Gerekli Özeni Gösterme Yükümlülüğü Kanunu’nun Türkçe çevirisi için tıklayınız.
Siz de fikrinizi belirtin